Ceza Muhakemesi Kapsamında İfade Alma ve Sorgu Süreçleri

Ceza Muhakemesi Kapsamında İfade Alma ve Sorgu Süreçleri

Ceza yargılamasında ifade alma ve sorgu nedir, nasıl yürütülür?

Ceza Muhakemesi Kapsamında İfade Alma ve Sorgu Süreçleri

Bu makalede, ceza muhakemesi kanunu (CMK) çerçevesinde ifade verme ve sorgu süreçlerini detaylı olarak ele alacağız. CMK m.147, m.148, m.150 ve m.206 hükümleri ışığında ÅŸüpheli ve sanık haklarını, usul kurallarını ve bu konulardaki güncel Yargıtay içtihatlarını inceleyeceÄŸiz. Özellikle İstanbul’da (örneÄŸin Esenyurt veya Beylikdüzü ilçelerinde) bir soruÅŸturma kapsamında ifade vermeye çaÄŸrılan kiÅŸiler için susma hakkı, avukat (müdafi) bulundurma hakkı gibi konuları anlamak büyük önem taşır. Makale boyunca ifade alma ile sorgu arasındaki farklar, müdafisiz ifade verilip verilemeyeceÄŸi, polis ifadesine gitmenin zorunlu olup olmadığı, susma hakkının kapsamı ve beyanların delil deÄŸeri ile hukuka aykırı alınan ifadelerin sonuçları üzerinde durulacaktır. Son bölümde ise konuyu özetleyerek profesyonel hukuki destek almanın önemine deÄŸineceÄŸiz.

İfade alma nedir?

İfade alma, ceza soruÅŸturması sırasında ÅŸüphelinin kolluk görevlileri (polis, jandarma) veya Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenmesidir​. Yani, hakkında suç ÅŸüphesi bulunan kiÅŸi (henüz dava açılmamış, “ÅŸüpheli” statüsünde) polis veya savcı huzurunda ifadesini verir. Halk arasında “ifade vermek” denilen iÅŸlem, hukuki terim olarak ifade alma sürecidir. Bu süreçte ÅŸüpheliye isnat edilen (yüklenen) suç sorulur ve olayla ilgili beyanları tutanak altına alınır. İfade alma genellikle karakolda veya savcılıkta gerçekleÅŸir; ÅŸüphelinin söyledikleri bir ifade tutanağına yazılır ve imzalatılır.

İfade alma iÅŸlemi sırasında CMK m.147 uyarınca belirli usul kurallarına uyulması zorunludur. Öncelikle ÅŸüphelinin kimliÄŸi tespit edilir ve kendisine isnat edilen suç açıkça anlatılır​. Åžüpheliye, bir müdafi seçme hakkı bulunduÄŸu, avukatın ifade sırasında hazır bulunabileceÄŸi ve avukat tutacak maddi imkânı yoksa talep etmesi halinde baro tarafından kendisine bir avukat görevlendirileceÄŸi bildirilir​. Ayrıca ÅŸüpheliye, susma hakkı olduÄŸu (yani yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının yasal hakkı olduÄŸu) hatırlatılmak zorundadır​. Bu haklar, ifade alma iÅŸleminin adil ve hukuka uygun ÅŸekilde yapılabilmesi için ÅŸüpheliye tanınmış temel güvencelerdir. İfade alma sonunda tutanak, ÅŸüpheli, avukat ve hazır bulunan görevlilerce okunup imzalanır; imzadan çekinme olursa nedeni tutanaÄŸa yazılır​.

Sorgu nedir?

Sorgu, ÅŸüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından dinlenmesi iÅŸlemidir​. Sorgu kavramı, ifade almadan farklı olarak yargısal makamlar önünde gerçekleÅŸtirilen bir iÅŸlemi ifade eder. Ceza muhakemesi hukukunda “sorguya çekme”, ya soruÅŸturma evresinde sulh ceza hâkimi tarafından (özellikle tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildiÄŸinde) ya da kovuÅŸturma evresinde davaya bakan mahkeme tarafından duruÅŸmada yapılır. ÖrneÄŸin, ÅŸüpheli gözaltına alındıktan sonra tutuklama talebiyle sulh ceza hâkimliÄŸine çıkarıldığında, hâkim tarafından sorguya çekilir. Keza, hakkında kamu davası açılan sanık, ilk duruÅŸmada mahkeme huzurunda sorgulanır.

Hukuken sorgu, ÅŸüpheli/sanıktan hâkim önünde savunmasını yapmasının istenmesi demektir. Sorgu sırasında da CMK m.147’de belirtilen usule uygun davranılır ve sanığa tüm hakları (susma hakkı, müdafi hakkı vb.) hatırlatılır. Önemli bir fark, sorgunun yargı makamınca yapılması nedeniyle daha formel bir ortamda gerçekleÅŸmesidir. Sorgu genellikle mahkeme salonunda zabıt kâtibi tarafından tutanak tutulmasıyla icra edilir ve sorgu iÅŸlemi duruÅŸma tutanağının bir parçası haline gelir.

Aralarındaki farklar

İfade alma ile sorgu arasındaki temel fark, iÅŸlemi yapan makam ve iÅŸlemin yapıldığı evredir. İfade alma, soruÅŸturma aÅŸamasında polis veya savcı tarafından yapılırken, sorgu hem soruÅŸturma aÅŸamasında (hâkim tarafından) hem de kovuÅŸturma aÅŸamasında (mahkeme tarafından duruÅŸmada) yapılabilir​. Bir baÅŸka deyiÅŸle, ifade alma adli kolluk veya savcılık tarafından, sorgu ise yargısal makamlarca gerçekleÅŸtirilir.

Bu ayrım pratikte de önem taşır. Polis/savcı tarafından alınan ifade genellikle soruÅŸturmanın başında baÅŸvurulan bir yöntem iken, hâkim huzurundaki sorgu adil yargılanma hakkının bir parçasıdır ve genellikle kovuÅŸturma evresinin baÅŸlangıcında yapılır. Sorgu sırasında sanık, mahkeme önünde suçlamalara cevap verme imkânı bulur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında da vurgulandığı üzere, ifade ve sorgu ÅŸüpheli/sanık için bir yükümlülük olmanın yanı sıra bir haktır. Mahkeme, sanığın yüklenen suça iliÅŸkin savunmasını almadan, sadece soruÅŸturma evresindeki ifadesine dayanarak hüküm kurarsa savunma hakkı kısıtlanmış olur​. Nitekim Yargıtay CGK, usulüne uygun sorgusu yapılmadan sanık hakkında hüküm verilmesini hukuka aykırı bulmaktadır​. Bu nedenle, soruÅŸturma aÅŸamasında ifade alınmış olsa bile kovuÅŸturma aÅŸamasında sanığın mahkeme huzurunda sorgusu yapılmalı, iddia konusu eylem hakkında sorular sorularak savunması tamamen tespit edilmelidir.

Kısaca, ifade alma kolluk/savcı eliyle yürütülen hazırlık beyanı iken, sorgu hâkim önünde gerçekleÅŸtirilen ve savunma hakkının özü sayılan bir prosedürdür. Sorgu, suçlamaya doÄŸrudan cevap verme fırsatı saÄŸladığı için, mahkeme hükmünün de genellikle sanığın sorgusundan sonra ve duruÅŸmada ortaya konulan delillere göre verilmesi gerekir. CMK 216. maddede düzenlendiÄŸi üzere, hüküm ancak duruÅŸmada tartışılan delillere dayandırılabilir; sanığın sadece polis ifadesine dayanarak mahkûm edilmesi doÄŸru deÄŸildir​.

Müdafisiz ifade verilebilir mi?

Ceza muhakemesinde ÅŸüpheli veya sanığın en önemli haklarından biri müdafii yardımından yararlanma hakkıdır. Kanun, ifade alma ve sorgu sırasında avukat bulunmasını teÅŸvik eder ve bazı durumlarda zorunlu kılar. Peki, ÅŸüpheli avukat olmadan ifade verebilir mi?

Kural olarak, ÅŸüpheli/sanık kendi isteÄŸiyle avukat olmaksızın da ifade verebilir; ancak bu durumda da öncelikle kendisine bir müdafi isteme hakkı olduÄŸu ve ücretsiz olarak barodan avukat saÄŸlanabileceÄŸi bildirilmelidir​. Åžüpheli bu bilgilendirmeden sonra avukat istemediÄŸini açıkça beyan ederse ifadesine avukatsız devam edilebilir. Ancak bazı hallerde ÅŸüphelinin avukatsız ifade vermesi yasaklanmıştır. CMK m.150’ye göre ÅŸu durumlarda zorunlu müdafilik vardır:

  • Çocuklar (18 yaşından küçük ÅŸüpheli/sanık) için müdafi tayini zorunludur.

  • Kendisini savunamayacak derecede malul, sağır veya dilsiz olan ÅŸüpheli/sanıklar için de avukat saÄŸlanması zorunludur.

  • Alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlarda, ÅŸüpheli/sanık avukat istemese bile baro tarafından bir avukat görevlendirilir​.

Yukarıdaki haller dışında, ÅŸüpheli avukatı olmadan ifade vermeyi tercih ederse bu mümkündür. Ancak uygulamada, avukatsız alınan ifadelerin sonradan tartışma konusu olabildiÄŸini vurgulamak gerekir. Özellikle zorunlu müdafilik kapsamına giren bir durumda avukat bulundurmadan ifade alınmışsa, bu ifade hukuka aykırı yöntemle elde edilmiÅŸ sayılır ve geçerliliÄŸi tartışmalı hale gelir. CMK m.148/4, müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifadenin, ÅŸüpheli tarafından hâkim veya mahkeme huzurunda doÄŸrulanmadıkça hükme esas alınamayacağını açıkça belirtmektedir​. Bu hüküm, avukatsız alınan ifadelerin tek başına mahkûmiyete dayanak yapılamayacağını garantiler. Dolayısıyla, ÅŸüphelinin sonraki aÅŸamada (savcılıkta veya mahkemede) avukat huzurunda aynı beyanı tekrar etmemesi durumunda, kollukta avukatsız verdiÄŸi ifade tek başına ceza verilmesi için yeterli görülmez.

Özetle, müdafi olmadan ifade vermek bazı durumlarda mümkün olsa da tavsiye edilmez. Bir avukatın hukuki yardımı, ÅŸüphelinin haklarının korunması ve ifadenin usule uygun ÅŸekilde alınması açısından kritiktir. Özellikle İstanbul gibi büyük ÅŸehirlerde ifade iÅŸlemleri yoÄŸun olarak yürütüldüÄŸünden (Esenyurt veya Beylikdüzü’nde bir karakolda ifade vermeye çaÄŸrıldığınızı düÅŸünün), bir ceza avukatının desteÄŸiyle ifade vermek ÅŸüphelinin lehine olacaktır.

Polis ifadesine gitmek zorunlu mudur?

SoruÅŸturma evresinde polis, sizi ifade vermek üzere çağırdığında bu çaÄŸrıya uymak zorunda mısınız? Bu, uygulamada çok sorulan bir sorudur. CMK m.145, ifadesi alınacak kiÅŸinin öncelikle davetiyeyle çaÄŸrılmasını düzenler. Davetiyede, kiÅŸinin hangi soruÅŸturma kapsamında çaÄŸrıldığı açıkça belirtilir ve gelmemesi halinde zorla getirileceÄŸi yazılır​. Yani, polis tarafından resmi bir çaÄŸrı kağıdı tebliÄŸ edilirse, kanunen bu çaÄŸrıya icabet etmeniz beklenir.

KiÅŸi, haklı bir mazereti olmaksızın davete uymazsa, zorla getirme kararı çıkarılabilir. CMK m.146 uyarınca, hakkında çaÄŸrı yapıldığı halde gelmeyen ÅŸüphelinin zorla getirtilmesine hâkim veya savcı tarafından karar verilebilir​. Zorla getirme kararı, polis zoruyla ifade vermeye götürülmek anlamına gelir. Bu kararla çaÄŸrılan kiÅŸi yakalanarak en geç 24 saat içinde ilgili hâkim, mahkeme veya savcı önüne çıkarılır ve ifadesi alınır​. Dolayısıyla, polis çaÄŸrısına uymamak tek başına bir suç oluÅŸturmamakla birlikte, sonuçta kolluk zoruyla götürülme gibi bir yaptırımı vardır.

Uygulamada genellikle savcılık tarafından gönderilen çaÄŸrı kâğıtları tebliÄŸ edilir. EÄŸer polis sizi telefonla arayıp çağırdıysa, resmi bir davetiye tebliÄŸi olmadan gitmeme hakkınız teorik olarak vardır; ancak sonrasında savcılık kanalıyla resmi çaÄŸrı çıkacaktır. Bu nedenle, “polis ifadesine gitmek zorunlu mu?” sorusunun cevabı: Evet, resmî çaÄŸrı yapıldıysa gitmelisiniz; aksi halde zorla götürülme riski bulunur. İfade vermeye davet edildiÄŸinizde, belirlenen tarih/saatte karakola gitmek ve mümkünse bir avukat eÅŸliÄŸinde ifade vermek en doÄŸrusudur. Bu, hem sürecin daha saÄŸlıklı geçmesini saÄŸlar hem de zorla getirme gibi yaptırımları önler. Unutulmamalıdır ki, ifade vermek üzere kendiliÄŸinden gitmeniz halinde çoÄŸunlukla serbest kalabilirsiniz; oysa zorla götürüldüÄŸünüzde gözaltı uygulaması da gündeme gelebilir.

Susma hakkı ve beyanların delil değeri

Susma hakkı, ÅŸüpheli veya sanığın kendisine yöneltilen suçlamalar hakkında beyanda bulunmamayı tercih etme hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38/5. maddesi ve CMK m.147 bu hakkı açıkça tanımıştır; her ÅŸüpheliye ifade veya sorgu öncesinde susma hakkı olduÄŸu hatırlatılmak zorundadır​. Susma hakkı, kiÅŸinin kendi aleyhine beyanda bulunmaya zorlanamayacağı ilkesine (Latince nemo tenetur se ipsum accusare) dayanır ve adil yargılanma hakkının vazgeçilmez bir unsurudur. Bu hak kapsamında, ÅŸüpheli hiçbir açıklama yapmamayı seçebilir ya da sadece bazı sorulara cevap verip diÄŸerlerine susabilir. KimliÄŸe iliÅŸkin sorular hariç, susma hakkının kullanılması kiÅŸinin aleyhine yorumlanamaz.

Yargıtay’ın yerleÅŸik içtihatları, susma hakkını kullanan sanığın bu tutumundan olumsuz sonuç çıkarılamayacağını defaatle vurgulamıştır. ÖrneÄŸin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 2022 tarihli bir kararında, “İsnat edilen suça karşı susma hakkını kullanan sanığın piÅŸman olduÄŸunu beyan etmesi beklenemez, piÅŸman olduÄŸunu beyan etmeme gerekçesiyle takdiri indirim uygulanmaması hukuka aykırıdır.” denilerek, sadece susma hakkını kullandı diye sanığın lehine olan TCK 62 indiriminin uygulanmamasının bozma nedeni olduÄŸu belirtilmiÅŸtir​. Benzer ÅŸekilde Yargıtay, “sükut ikrardan gelir” ÅŸeklindeki yaklaşımın ceza yargılamasında geçerli olamayacağını, sanığın susmasının suçunu kabul ettiÄŸi anlamına gelmeyeceÄŸini ifade etmektedir​. Kısacası, susma hakkı kullanan kiÅŸiye sırf konuÅŸmadığı için ceza yargılamasında ayrım yapılamaz; susmak da aktif bir savunma biçimi olarak kabul edilir.

Beyanların delil deÄŸeri konusuna gelince: Åžüpheli veya sanığın ifadesi, eÄŸer özgür iradesiyle ve usulüne uygun alınmışsa elbette bir delildir. Hatta suçunu ikrar eden (itiraf eden) bir sanığın beyanı, mahkûmiyette güçlü bir delil teÅŸkil edebilir. Ancak beyan delilleri deÄŸerlendirilirken bazı hususlar dikkate alınır:

  • İfade tutanağının alındığı aÅŸama: SoruÅŸturma aÅŸamasında kollukta alınan ifade, eÄŸer ÅŸüpheli tarafından sonradan mahkeme huzurunda teyit edilmemiÅŸse, tek başına hükme esas alınamaz​. Yani sanık mahkemede önceki ifadesini reddeder veya deÄŸiÅŸtirirse, sadece polis ifadesine dayanarak ceza verilmesi doÄŸru olmaz. Bu durumda mahkeme, kolluktaki beyanı destekleyen baÅŸka deliller aramalı veya sanığın savunmasını esas almalıdır. Aksi takdirde, hüküm CMK 148/4’e aykırı olur.

  • Tutarlılık ve doÄŸrulama: Sanığın farklı aÅŸamalardaki ifadeleri tutarlı olmalıdır. ÖrneÄŸin, polis ifadesinde suçlamayı kabul eden ancak mahkemede inkâr eden bir sanığın ilk ifadesi, eÄŸer baÅŸka delillerle desteklenmiyorsa, yeterince güvenilir görülmeyebilir. Hakim, delilleri serbestçe takdir ederken (CMK m.217), sanığın duruÅŸmada verdiÄŸi savunmaya daha çok ağırlık verir çünkü duruÅŸma sırasındaki beyanlar çapraz sorgu imkânı da bulunan, huzurda tartışılmış ifadelerdir​. Dolayısıyla, ifade ne kadar erken aÅŸamada ve ne koÅŸulda verilmiÅŸse, delil deÄŸeri o oranda dikkatle deÄŸerlendirilir.

  • Susma hakkının kullanıldığı durumlar: Sanığın susması bir delil deÄŸildir. Mahkeme, susma hakkını kullanan sanığın bu tavrını suçun kabulü veya piÅŸmanlık göstermeme olarak deÄŸerlendiremez. Yukarıda deÄŸindiÄŸimiz Yargıtay kararları da bunu ortaya koymaktadır. Susmak, sanığın aleyhine delil olamayacağı gibi, susma hakkını kullandığı için cezasında artırıma gidilmesi veya indirimden mahrum bırakılması da hukuka aykırıdır​.

  • Tanık beyanları: Konumuz ÅŸüpheli/sanık beyanları olsa da, kısaca tanık ifadelerinin de delil deÄŸerine deÄŸinmek gerekir. Ceza muhakemesinde tanık beyanı önemli bir delildir; ancak tek başına bir olayı ispat ediyorsa, tanığın duruÅŸmada dinlenilmesi zorunludur (CMK m.210)​. Yani bir tanığın önceki beyanı, duruÅŸmada tekrarlanmadıkça veya saÄŸlıklı ÅŸekilde sorgulanmadıkça hükme esas teÅŸkil edemez. Bu kural, beyan delillerinin yüz yüze yargılama ilkesi uyarınca test edilmesini saÄŸlamaya yöneliktir.

Sonuç olarak, beyan delilleri (ister sanığın ifadesi, ister tanık beyanı olsun) her zaman hukuka uygun alınmış ve duruÅŸmada tartışılmış olmalıdır. Hakim, kararını ancak yargılamada ortaya konulan ve tartışılan delillere dayandırabilir​. Sanığın kendi beyanı da bu çerçevede deÄŸerlendirilecek; özgür iradeyle verilmiÅŸ bir ikrar güçlü delil sayılırken, baskı altında alınmış veya çeliÅŸkili beyanlar zayıf delil kabul edilecektir.

Hukuka aykırı alınan ifadenin sonucu

Ceza muhakemesinde hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen ifade veya beyanlar, delil olarak kullanılamaz. Bu ilke hem yasada açıkça belirtilmiÅŸ, hem de yüksek yargı kararlarıyla teyit edilmiÅŸtir. CMK m.148, ÅŸüpheli veya sanığın beyanının özgür iradesine dayanması gerektiÄŸini vurgulayarak iÅŸkence, kötü muamele, cebir, tehdit, aldatma gibi yöntemlerle alınan ifadeleri yasaklamıştır; bu tür yasak usullerle elde edilen beyanların rıza ile verilmiÅŸ olsa bile delil olarak deÄŸerlendirilemeyeceÄŸini emretmektedir​. Yani, eÄŸer bir ifade iÅŸkence, ÅŸiddet, tehdit veya benzeri hukuka aykırı bir yöntem sonucu alınmışsa, bu beyan mahkemede yok hükmündedir. Hakim, böyle bir beyana dayanarak hüküm kuramaz. Nitekim CMK m.206/2-a da duruÅŸmada ileri sürülen bir delil “kanuna aykırı olarak elde edilmiÅŸse” derhal reddedileceÄŸini hükme baÄŸlamıştır.

Hukuka aykırılık sadece fiziksel baskı veya iÅŸkenceyle sınırlı deÄŸildir. Usule aykırı olarak alınan ifadeler de bu kapsamdadır. ÖrneÄŸin, ÅŸüpheli gerekli hakları hatırlatılmadan veya zorunlu müdafi saÄŸlanmadan (saÄŸlanması gereken bir durumda) ifadesi alınmışsa, bu usulsüzlüktür ve ifade deÄŸerden düÅŸer. Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2023 tarihli güncel bir kararında buna güzel bir örnek bulunmaktadır: Kolluk, uyuÅŸturucu maddeyle yakalanan bir ÅŸüphelinin ifadesini “bilgi sahibi” sıfatıyla almıştır (yani adeta tanık gibi dinlemiÅŸtir). Oysa bu kiÅŸi suç ÅŸüphesi altındadır ve ÅŸüpheli konumundaki birinin ifadesi bilgi sahibi (tanık) sıfatıyla alınamaz. Daire, bu ÅŸekilde alınan ifadenin hukuka aykırı delil niteliÄŸinde olduÄŸunu ve hükme esas alınamayacağını vurgulamıştır​. Aynı kararda, ifade alma tutanağında “avukatı huzurunda” denilmesine raÄŸmen gerçekte avukatın bulunmadığı tespit edilmiÅŸ; bu da hukuka aykırılık sayılmış ve böyle usulsüz bir ifade ile teÅŸhis tutanağına dayanılarak mahkûmiyet kurulamayacağı belirtilmiÅŸtir​. GörüldüÄŸü üzere, usul kurallarına aykırı elde edilen ifade, ister içerik bakımından ister ÅŸekil bakımından hukuka aykırı olsun, sonuçta yargılamada geçerli bir delil olarak kullanılamaz.

Hukuka aykırı alınan bir ifade kullanılarak mahkûmiyet verilmiÅŸse, bu durum istinaf veya temyiz aÅŸamasında bozma sebebi olacaktır. Yargıtay, önüne gelen dosyalarda sanığın ifadesinin hukuka aykırı yöntemle alındığını tespit ederse hükmü bozmaktadır. ÖrneÄŸin, iÅŸkence iddialarıyla alınmış bir itirafa dayalı mahkûmiyet, yüksek mahkemece adil yargılanma hakkı ihlali olarak deÄŸerlendirilecektir. Hatta Anayasa Mahkemesi, iÅŸkence veya kötü muameleyle alınan ifadelerin kullanılması halinde adil yargılanma hakkının ihlal edildiÄŸine ve yeniden yargılama yapılması gerektiÄŸine karar vermektedir​.

Sonuç olarak, hukuka aykırı yöntemlerle alınan ifadelerin sonucu, ceza yargılamasında hükümsüzlük ve yaptırımla karşılaÅŸmaktır. Bu tür beyanlar delil deÄŸerini yitirir; mahkeme kararı bu beyanlara dayandırılamaz. Ayrıca, hukuka aykırı iÅŸlem yapan görevliler açısından da disiplin ve ceza sorumluluÄŸu doÄŸabilir (örneÄŸin, iÅŸkence yapan memurların cezai sorumluluÄŸu vardır). Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeÄŸe ulaÅŸmak olsa da, bu amaca hukukun çizdiÄŸi sınırlar içinde ulaÅŸmak esastır. Kanun, bireylerin haklarını ihlal ederek elde edilen delille suç ispatını kesinlikle kabul etmemektedir.

Sonuç

İfade alma ve sorgu süreçleri, ceza adalet sisteminde hem gerçeÄŸin ortaya çıkarılması hem de ÅŸüpheli/sanığın haklarının korunması bakımından hassas dengelerin gözetildiÄŸi iÅŸlemlerdir. Bu yazıda ifade verme ve sorguya çekilme kavramlarını, aralarındaki farkları ve ilgili yasal hükümleri aktardık. CMK m.147, 148, 150, 206 gibi düzenlemeler, ifade ve sorgunun nasıl yapılacağını, ÅŸüpheli ve sanığın hangi haklara sahip olduÄŸunu ayrıntılı biçimde ortaya koymaktadır. Yargıtay’ın son yıllardaki kararları da (2020 sonrası) bu hükümlerin titizlikle uygulanması gerektiÄŸini vurgulamaktadır. ÖrneÄŸin, susma hakkını kullanan sanığı cezalandırma yönünde yorum yapılamayacağı​, avukatsız kolluk ifadesinin tek başına hükme esas olamayacağı​ ve hukuka aykırı elde edilen bir itirafın geçersiz sayılacağı​ yüksek yargı tarafından açıkça ortaya konmuÅŸtur.

Unutulmamalıdır ki, ceza soruÅŸturması veya davasıyla karşı karşıya kalan kiÅŸiler için her aÅŸamada profesyonel hukuki destek almak çok önemlidir. Özellikle ifade verme veya sorgu sürecinde haklarınızın tam olarak korunması, usule aykırı uygulamalarla maÄŸdur olmamanız için bir ceza avukatının rehberliÄŸi faydalı olacaktır. İstanbul’un Esenyurt, Beylikdüzü gibi ilçelerinde avukatlık hizmeti veren büromuz, soruÅŸturma ve kovuÅŸturma süreçlerinizde yanınızda olup haklarınızı savunmaya hazırdır. Hukuki yardım almak veya danışmak için bizimle iletiÅŸime geçebilirsiniz.